GÖNÜL SOHBETLERİ PROGRAMININ KONUĞU ORDULU ÜNLÜ TİYATRO SANATÇISI AHMET YENİLMEZ OLDU.
Fatsa Belediyesi, Ramazan ayı etkinlikleri kapsamında organize ettiği Fasl-ı Gönül Sohbetlerinin üçüncü programında Ordulu ünlü tiyatro sanatçısı Ahmet Yenilmez’i ağırladı.
Ramazan etkinliklerini pandemi nedeniyle online olarak evlere ulaştıran Fatsa Belediyesi, Senai Demirci sunuculuğunda gerçekleşen Fasl-ı Gönül Sohbetleri’nin üçüncü programını Atatürk Parkı Amfi Tiyatroda gerçekleştirdi. Programın konuğu ise, Ordulu ünlü tiyatro sanatçısı Ahmet Yenilmez oldu.
“MEMLEKETİMDE OLMAKTAN MUTLUYUM”
Program öncesi Fatsa Belediye Başkanı İbrahim Etem Kibar, ünlü tiyatro sanatçısı Ahmet Yenilmez ve Senai Demirci ile bir süre sohbet etti. Kendilerini Fatsa’da ağırlamaktan mutluluk duyduğunu belirten Fatsa Belediye Başkanı İbrahim Etem Kibar, günün hatırasına hediye takdim etti. Memleketinde olmaktan mutlu olduğunu söyleyen Ahmet Yenilmez, Gönül sohbetleri programında eski ramazanlar, bayramlar, aile bağları ve komşuluk ilişkilerini konuştu.
“PANDEMİ AİLE BAĞLARINI GÜÇLENDİRDİ”
Pandemi’nin aile bağlarını güçlendirdiğini ifade eden Ahmet Yenilmez, “ Pandemiyi gördük ama, ben bu tür hadiselerin algılananın dışında çok da hayırlı yönleri olduğuna inanıyorum. Salgın ile birlikte ilişkilerimiz alışılmışın dışında ve benzeri görülmemiş şekilde değişti. Yakın olduğumuz insanlarla bile aramıza mesafe koymak zorunda kaldık. Salgından önce aktif ve dinamik bir yaşam sürdürürken, çeşitli faaliyetlere katılırken bir anda hepsine ara verdik. Ancak bardağın dolu tarafından bakmaya çalışalım, bu durumun bir de avantajı oldu. Ailemizle ilişkilerimizi güçlendirdik. Karantina günleri, çoğumuz için ailesiyle yakın ve sürekli iletişim kurmayı gerektirdi. Geçtiğimiz Ramazan ne olduğumuzu pek anlayamadık ama; bu Ramazan’ın aslına yakışır, manayı idrak ederek yaşandığına inanıyorum.” dedi.
“ÇOCUKLUĞUMDAKİ RAMAZANLARI VE BAYRAMLARI UNUTUMAM”
Eski Ramazan ve bayram hatıralarını anlatan Yenilmez, “ Çocukluk dönemimde yaşadığım ramazanları ve bayramları unutamam. O zamanlarda cuma ve bayram namazlarında avluda şakalaşmalar olurdu. Sonra camiye girerdik. Ben o eskisi gibi, huşu ile bayram namazı vakitlerini bayram namazı sonrası cami çıkışında el öpüşlerimi unutamam. O dönemlerde Ramazan yaz ayına gelmişse, hem Ramazan hazırlığı hem de fındık hazırlığı yapılırdı. Kadınlarımız, yufka böreği yaparlardı. Yufka böreğini ancak, o zamanlarda yerdik. Anacığım, beni sahura çağırsa da, böreğin kenarından ben de yesem derdim. Eskiden bir sofra adabı vardı. Sofranın büyüğü gelip kim var sofrada diye bakardı. Öyle hemen çorbayı ağzına atamazdın. Bunlar, çok basit gibi görünebilir ama, bunlar hayata tutunabilmek için bir sebepti. O yüzden ben, bu pandeminin zorla da olsa, o sahura kalkmanın iftarı beklemenin, iftar sofrasını kurma telaşını yeni nesil gördükçe bağışıklık sistemi de güçleniyor. Pandemi bu noktada tam da zamanında geldi. Çünkü aile bağlarının iyice koptuğu zamanlar yaşamaya başlamıştık. Ben arkadaşlarıma çevreme hep söylüyorum. Ne olur, bayram namazlarını çocukluğumuzda gittiğimiz camilere denk getirin diyorum. Yani pandemi olmasaydı, Z kuşağı dediğimiz gençlerimiz eskisi gibi bir araya gelmeyecekti. Bu bakımda değişik bir durum yaşıyoruz.” diye konuştu.